Düğüm Dünya Düzenine Doğru

Michael Goldstein

First published on The Bitcoin Times

Düğüm Dünya Düzeni

Yurttaşların sürekli ihtiyatlı davranması, binlerce yasanın, yığınla çalışanı olan düzinelerce alfabetik sıradan oluşmuş büronun asla başaramadığı ve başaramayacağı bir şeyi, yani sağlam bir para biriminin muhafaza edilmesini başarabilir.

Ludwig von Mises, The Theory of Money and Credit[1]

Giriş

İnsanın başlangıçtaki ilk durumu yoksulluktur. Doğa, mevcut araçların kıtlığı konusunda merhametsizdir. Belirli bir miktarda teknolojiye sahip belirli bir miktarda toprak üzerinde, emeğin çıktısının fiziksel bir sınırı vardır. Hans-Hermann Hoppe’nın gözlemlediği gibi:

Böyle durağan bir toplumun kişi başına düşen reel geliri daha da arttırmasının ya da kişi başına düşen gelirde bir kayıp olmadan büyümesinin tek bir yolu vardır: Bu da teknolojik yenilik yoluyla, yani boş vakit veya keyfîlikten ya da diğer anlık tüketimlerden kaçınmanın getirdiği tasarruflarla mümkün kılınan daha iyi, daha verimli araçların kullanılması yoluyla olur.

Sanayi Devriminin başlamasıyla birlikte hemen elde edilebilen kaynakların sınırlarının oluşturduğu Malthusçu döngüsel tuzaktan çıkmanın, ancak artan miktarda sermaye malı ve teknoloji biriktirmek için zaman tercihini düşürme süreciyle mümkün olabileceği sonucuna varmıştır.[2]

Belirli miktarda sermaye ve üretim olmadan, bizim için sıradan sayılabilecek yaşam standartları da fiziksel olarak mümkün olmayacaktır. Sanayi Devrimi sırasında pek çok çocuk, ailelerine gelir sağlayabilmek için tehlikeli fabrikalarda çalışmak zorunda kalmıştır. Çıkış yolu, George Reisman’ın “ücretlere ilişkin üretkenlik teorisi” (the productivity theory of wages) olarak adlandırdığı şeydi. Sermaye birikimi yoluyla üretkenliğin artması, kazanılan her parasal birimin pazarda daha fazla tüketim malı getirebileceği anlamına gelir. Bu süreç sayesinde aileler daha az ücretli çalışanla yeterli kaynak elde edebilir. Çocuklar fabrikalardan ayrılabilir ve genel olarak daha fazla boş vakit geçirilebilir.[3]

Bununla birlikte, araçlar yalnızca araçtır ve kamusal bir ideoloji bunların en verimli şekilde kullanılmasını engelleyebilir. Mark Thornton, köle emeğinin insanlık dışı kullanımının, yukarıda anlatılan süreçte endüstriyel ilerleme tarafından giderek kârsız hâle getirilmesine rağmen, köle bekçilerinin zorunlu tutulması ve kölelerin özel olarak azat edilmesinin yasaklanması şeklindeki agresif devlet müdahalesi nedeniyle, şiddetli ve kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmasına kadar uygulamada kaldığına işaret etmektedir.[4]

Öyleyse ilerleme üç şey gerektiriyor gibi görünmektedir: sermaye birikimi, teknolojik gelişim ve bunu destekleyecek bir kamu ideolojisi. Daha fazla alet üretilmeli, daha iyi aletler icat edilmeli ve insanlar aletlerini nasıl kullanacaklarını bilip bunu istemelidir.

Malthus tuzağı kırılmıştır, ancak insanlığın daha da zengin bir işbirliği potansiyeline sahip olup olmadığı belirsizdir. Her türlü ekonomik gelişmenin gerçekleşmesini sağlayan iş bölümünün en büyük kolaylaştırıcısı olarak paranın bir ekonomideki yaygınlığı göz önüne alındığında, para inovasyon yaratmaya son derece elverişli bir teknolojidir.

Paranın Kökenleri

Mükemmel kesinliğin olduğu bir dünyada paraya ihtiyaç yoktur. Ludwig von Mises, İnsan Eylemi adlı başyapıtında “dengeli dönüşüm ekonomisi” (evenly rotating economy) olarak adlandırdığı varsayımsal durumu, değişimin ve dolayısıyla belirsizliğin olmadığı bir durum olarak tanımlar. Bu dengede eylem yoktur, çünkü kaynakların ne zaman ve nasıl tahsis edileceği ve takas edileceğine dair tüm bilgiler zaten bilinmektedir.

Ancak gerçek dünyada geleceği bilmiyoruz. Belirsizlikle karşı karşıyayız ve bununla başa çıkmak için elimizde çok az araç var. Koşullar ve tercihler hem kendimiz hem de başkaları için her an değişebilir. Bu nedenle hazırlık yapmak zorundayız.[5] İstediğimiz kaynakları elde etmek için doğrudan değiş tokuşa güvenemeyiz, çünkü bu, ihtiyaçların karşılıklı çakışması sorununu (double coincidence of wants problem) yaratabilir. Başkaları bizim istediğimiz şeylere sahip olmayabilir ya da onlar bizim sahip olduğumuz şeyleri istemeyebilir ya da tam tersi olabilir. Bu belirsizlikle başa çıkmak için, malları sırf kendileri için değil, ticaret yapmak istediğimiz kişiler tarafından istenme ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşündüğümüz için edinmeye başlarız. Bu mallar “mübadele araçları” olarak sınıflandırılabilir.

Her mal aynı derecede kullanışlı değildir. Eğer mal dayanıklı değilse, piyasa aktörü gelecekte ticaret yapmak istediğinde hâlâ kullanışlı olacağından emin olamaz. Eğer taşınabilir değilse, gelecekte ticaret yapmak istediği yerde bulunmayabilir. Bölünebilir değilse, gelecekte ticaret yapmak istediği miktarda mevcut olmayabilir. Bir piyasa aktörü, bu belirsizliklerle en iyi şekilde başa çıkabilecek ve mümkün olan en fazla zaman, mekân ve ölçekte satılabilir kalacak bir mal seçmek isteyecektir. Mises’in The Theory of Money and Credit’te belirttiği gibi, “mübadele aracı olarak kullanılan bir dizi maldan daha az pazarlanabilir olanların, en sonunda evrensel olarak mübadele aracı işlevi gören, yani para işlevi gören tek bir mal kalana kadar birer birer reddedilmesi kaçınılmaz bir eğilimdir.”[6]

Tarihsel olarak, en çok satılabilir mala yönelik bu piyasa rekabeti, düşük arz artış oranı, dayanıklılık, işlenebilirlik gibi cazip fiziksel özellikleri nedeniyle altın üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak, bu özellikler o zamanlar faydalı olsa da, uzun vadede yeterli olmadıkları açıktır.

Devlet ve Motivasyonu

Üretken işletmeler barışçıl ekonomik araçlara bağlıdırlar, çünkü özel mülkiyete karşı yükümlüdürler, tüketici talebine tâbidirler ve üretim maliyetlerini düşürüp kaliteyi artırarak kendilerini geliştirmek dışında rekabete başvuramazlar. Öte yandan devletin böyle bir kısıtlaması yoktur. Nihaî karar verme yetkisinin bölgesel tekeli olarak, baskıcı araçlarla faaliyet gösterir. Bireyler ve firmalar, vergilendirme ve diğer kamulaştırma biçimleri yoluyla devletin varlığının bedelini ödemeye zorlanır ki bu da devletin aslında barışçıl piyasa operasyonları tarafından talep edilen hizmetleri sağlamadığının a priori bir göstergesidir. Regüle edici ve vergilendirici kamulaştırmalar devlete sadece bir gelir sağlamakla kalmaz, aynı zamanda rekabeti kısıtlamak için bir mekanizma da sağlar.

Bununla birlikte, Hans-Hermann Hoppe’nın açıkladığı gibi, şiddet tek başına bir devletin devam eden başarısını açıklayamaz ve devlet farklı bir tür kısıtlamayla, kamuoyuyla karşı karşıyadır.[7] Bir devletin bu şekilde faaliyet gösterebilmesi için,

[…] zorlayıcı güce ek olarak kamu desteğine de sahip olması gerekir. Nüfusun çoğunluğu faaliyetlerini meşru olarak kabul etmelidir. Bu kabul aktif coşkudan pasif boyun eğmeye kadar değişebilir. Ancak kabul, çoğunluğun, üretken olmayan ve sözleşme dışı mülkiyet edinimlerini zorlamaya yönelik herhangi bir girişime aktif ya da pasif olarak direnme fikrinden vazgeçmiş olması anlamında olmalıdır. Çoğunluk, bu tür eylemlere karşı öfke göstermek, bu eylemlere katılan herkesi küçümsemek ve bu eylemlerin başarılı olması için hiçbir şey yapmamak (aktif olarak engellemeye çalışmaktan bahsetmiyorum bile) yerine, bu eylemleri aktif ya da pasif olarak desteklemelidir. Devlet destekçisi kamuoyu, mağdur mülk sahiplerinin direnişini öyle etkisiz hâle getirmelidir ki aktif direniş beyhude görünsün. O hâlde devletin ve devlet içinde kendi konumunu güvence altına almaya ve geliştirmeye katkıda bulunmak isteyen her devlet çalışanının tek işi ve amacı, olumlu kamuoyu oluşturarak ve meşruiyet yaratarak sömürüyle elde edilen serveti ve geliri azami düzeye çıkarmaktır.

Bu nedenle, devletin meşruiyetini tehdit edebilecek rekabeti kısıtlamak ve “zorla el konulan servetinin bir kısmını devlet aygıtının dışındaki insanlara yeniden dağıtmak ve böylece onları devleti destekleyici roller üstlenmeleri için yozlaştırmaya çalışmak” gibi doğal bir arzusu vardır. Devlet ilk olarak, doğal mülkiyet haklarına karşı saldırganlığına rağmen, kamulaştırmayı gerçekleştirmek ve uygulamak için bir araç olarak hukuk ve güvenliğin tekelleştirilmesini hedefler. Bir diğer kilit hedef ise, devlete ve onun eylemlerine yurttaşlar arasında ideolojik destek aşılamak için eğitimdir.

Modern devlet gücü spesifik bir sektörün, yani para ve bankacılığın tekelleştirilmesine dayanır.

Para ve bankacılığın tekelleşmesi, modern devletin dayandığı nihaî sütundur. Hatta bu, devlet gelirini arttırmak için muhtemelen en çok değer verilen araç hâline gelmiştir. Zira devlet başka hiçbir noktada yeniden dağıtım-harcama ve sömürü-getiri arasındaki bağlantıyı para ve bankacılığı tekeline alması kadar doğrudan, hızlı ve güvenli bir şekilde kuramaz.

Eğer bir devlet tamamen tekelleşmiş bir itibari para birimi oluşturabilirse, istediği zaman kalpazanlık yapabilir. Kalpazanlık şeklinde parasal enflasyon yoluyla (dayanak metada ek bir arz olmadan daha fazla para birimi üreterek), düşük maliyetle ve iflas korkusu olmadan ekonomideki zenginliği dolaylı olarak kendilerine yeniden dağıtabilirler.

Ancak Hoppe, parayı tekelleştirme sürecinin önünde engeller olduğuna işaret etmektedir. Birincisi, emtia para devlet tarafından değil, piyasa tarafından üretilir. İkincisi, enflasyon, vergilendirme kadar dikkat çekici olmasa da, özellikle bankalar tarafından hissedilecek ve fark edilecektir. Bu nedenle, devlet emtia para kökenleri ve kamu ideolojisi tarafından sınırlandırılmıştır, “ve bu nedenle, kamuoyunda başka bir olumlu değişiklik yaratabilecek yeniden dağıtım önlemleriyle birleştirilemediği sürece, devletin kurumsallaşmış kalpazanlıktan kurtulması da imkânsızdır.”

Altının tarihsel anlamda serbest piyasa parası olarak tercih edilmesiyle birlikte devlet, özellikle fiziksel niteliklerinin ekonomik belirsizliği hafifletememesi yüzünden satılabilirlikten yoksun olması gibi zayıflıklarından faydalanmaya çalışmıştır.

Altın Bunu Düzeltemedi

Hoppe tekelleşme sürecinin izini sürmeye başlar:

İlk adım olarak altın basımı devlet tarafından tekelleştirilmelidir. Bu, dikkatleri evrensel ağırlık terimleriyle ifade edilen altından itibari para etiketleriyle ifade edilen altına kaydırarak altının psikolojik olarak uluslararası olmaktan çıkarılması amacına hizmet eder. Ve kalpazanlık önündeki ilk önemli engeli ortadan kaldırır çünkü devlete sistemli bir şekilde paranın değerini düşürme süreciyle kendini zenginleştirmenin kurumsal araçlarını verir.

Altın para için pek çok cazip özelliğe sahip olsa da, ticarette kullanılan altının doğrulanması çok maliyetlidir. Bir malın genel kabul gören bir değişim aracı olması için ne kadar değerli olması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, paranın sahtesini yapmak isteyen sadece devlet değildir. Yapılan tüm ödemeler şüpheyle karşılanmalıdır. Bazı temel testler normal bir birey tarafından yapılabilse de, hiçbiri otomatik değildir. En kötü ihtimalle ve özellikle büyük ödemelerde, aldığınıza inandığınız altına gerçekten sahip olduğunuzu bilmek için çok maliyetli kimyasal analizler yapılmalıdır, bu da yetenekli profesyoneller ve pahalı ekipmanlar gerektirir. En yüksek standart yöntem, altının eritilerek tartılmasını ve yeniden dökülmesini gerektiren ateş tahlili veya kupelasyondur.[8] Bu, hem alıcının hem de satıcının herhangi bir takasın gerçekleştiğinden emin olamayacağı anlamına gelir. Bir malın satıcısı, ödeme olarak tam (veya herhangi bir) altın miktarını aldığından emin olamaz ve alıcı, önceki bir işlemde dolandırıldıktan sonra sahte para kullanmadığını bilemez.

Geçmişte bu belirsizlik, birinin sikkeyi tıraşlamaya çalışması hâlinde dış kısmında düzleşecek çıkıntılar gibi, üzerinde oynama yapılıp yapılmadığını anlamasına bile yardımcı olabilecek tanımlanabilir ve tanıdık bir tasarıma sahip, belirli bir kalitede standartlaştırılmış altın sikkeler üretebilen bir darphane tarafından en aza indiriliyordu. Bu darphaneler, sikkelerin fiyatını gerçek metal bileşiminden daha yüksek belirleyerek bir senyoraj kazandılar. Aynı zamanda darphaneye duyulan bu güven de benzer şekilde suiistimal edilebiliyordu. Darphaneler sikkeleri tedavülden kaldırabilir, gerçek altın ve gümüş oranını düşürebilir ve daha sonra sikkeleri aynı fiyatla yeniden piyasaya sürebilir, böylece aynı sikkelerin değerinin düşürülmesi yoluyla daha fazla senyoraj elde edebilirlerdi. Ayrıca gerçek metal miktarının izin verdiğinden daha fazla madeni para basabilirler. Merkezî darphaneler malın kalitesine ilişkin belirsizliği hafifletir, ancak bu sadece son derece güvenilir bir merkezî sistem ortaya koyarak olur; böylesi güven, elde tutulan ve dolaşımda olan sikkelerdeki gerçek metal miktarına ve dolayısıyla tüm ekonominin gerçek para arzına ilişkin belirsizliği yine beraberinde getirir. Altın bir emtia olarak merkeziyetsiz olduğu için, ekonomiyi bir bütün olarak denetleme olanağı yoktur.

İkinci olarak, gerçek altın yerine para ikamelerinin kullanımı sistematik olarak teşvik edilmeli ve böyle bir eğilim yasal ödeme aracı kanunlarının çıkarılmasıyla desteklenmelidir. Böylece kalpazanlık süreci çok daha az maliyetli olacaktır. Altını yeniden basmak yerine sadece kâğıt fişler basılmalıdır.

Bir malın pahalı depolanması ve taşınması, ihtiyaç duyulana kadar güvende olup olmayacağı ve değişim anında teslim edilip edilemeyeceği konusundaki belirsizlik nedeniyle satılabilirliğini azaltır. Altının ağırlığı nedeniyle, hem depolama hem de nakliyenin maliyeti altının değerine göre artar. Uzun vadeli depolama en iyi şekilde, hırsızlığı önlemek için en iyi kasa teknolojisini karşılayabilen üçüncü taraflarca sağlanır. Fiziksel taşıma büyük araçlar ve insan gücü gerektirir. Nakliye sırasında hırsızlık da meydana geldiğinden, otoyol soyguncuları, korsanlar ve diğer suçluların riskiyle başa çıkmak için savunma önlemleri de hesaba katılmalıdır. Nakliye de zaman alır. Son olarak, altının fiziksel özelliği daha küçük ölçeklerde satılabilirliğini de sınırlar. Altına dayalı bir ekonomi çok zenginleşirse, altının fiziksel atomlarının takası zorlaşacaktır.

Bankalar bu sorunu kâğıt sertifikalar şeklinde para ikameleri çıkararak çözmüştür. Tekrarlamak gerekirse, altın ancak güvenilir üçüncü taraflar aracılığıyla daha satılabilir hâle gelebilirdi. Bankalar altını güvenli bir şekilde saklayabilir ve insanlar değeri ne olursa olsun kâğıt paraları çok daha hızlı, kolay ve ucuz bir şekilde transfer edebilirdi. Ancak bu durum, kâğıt paraların geçerliliği ve bu paraların gerçekten bir kasadaki altını temsil edip etmediği konusunda hâlâ belirsizlik yaratmaktadır. Böylelikle enflasyon çok daha kolay ve altının sözde bekçileri için erişilebilir hâle gelmektedir. Bankalar denetlenebilir, ancak bağımsız olarak değil, bu nedenle müşteriler bir banka kullanmayı seçerlerse (ki belirli bir düzeyde ticaret yapmak istiyorlarsa pratik olarak gereklidir) altınlarının doğru şekilde işlendiğine güvenme konusunda her zaman zorlanırlar. Bu durumda, muteber bir banka olsa bile, altına erişim üçüncü bir tarafa bağlı kalmaktadır.

Bankalar altın yerine para ikamesini benimsedikten sonra, devletler kalpazanlık kapasitelerini arttırmak için yasal ödeme aracı kanunlarını kabul etmeye başlayabilir. Bir sonraki adım, bir merkez bankası kurulması yoluyla bankacılık sektörünü kartelleştirmektir. Bu yapıldıktan sonra,

[…] Devlet, tüm bankaların altınlarını merkez bankasına yatırmalarını ve işlerini altın yerine yalnızca para ikameleriyle yürütmelerini zorunlu kılmalıdır. Bu şekilde altın gerçekten kullanılan bir mübadele aracı olarak piyasadan kaybolur ve bunun yerine günlük işlemler giderek merkez bankası banknotlarının kullanımıyla karakterize olur.

Bu noktada altın standardı en iyi ihtimalle sadece ismen vardır. İnsanlar, mekân ve ölçek olarak birçok boyutta daha satılabilir bir paraya sahip olurlar. Teorik olarak bu çözümler müşterilerinin haklarına saygı duyan özel kuruluşlar tarafından yapılabilir. Ancak merkezîleşme eğilimleri devletin bunu kendi enflasyonist ve kalpazan kazançları için kullanmasına izin vermektedir. Bankalar, kalpazanlık rejiminden elde ettikleri çıkarlar nedeniyle devlet kontrolü tarafından cezbedilmektedir. Artık hem devlet hem de bankalar yeni basılan paranın ilk alıcıları olmuşlardır. Cantillon Etkisi[9] olarak bilinen bu durumda, bu ilk alıcılar, ekonomi para arzındaki değişikliği yansıtacak şekilde fiyatları ayarlayamadan önce parayı harcarlar.

Bu itibari para sistemini destekleyen kamu ideolojisi iki noktadan kaynaklanmaktadır. Birincisi, serbest piyasa potansiyelinin şu anda devlet tarafından ele geçirilmiş ve tekelleştirilmiş olmasına rağmen, temel teknolojinin birçok yönden daha satılabilir bir para yaratmada büyük bir gelişime yol açtığı gerçeğidir. İkincisi, devlet bunu bir avantaj olarak kullanabilir ve kalpazanlık faaliyetlerinin ekonomi üzerindeki maliyetlerini gizlerken, etkilerinden gördüğümüz ekonomik faydaların kaynağı olarak kendilerini gösterebilir. Bankalar, ekonomik faaliyeti kolaylaştırmadaki kilit rolleri nedeniyle doğal olarak bir ekonomideki en güçlü kurumlardan biri olduklarından, devletin parasal düzendeki adaletsiz rolünü savunan ve bunun devam etmesini sağlayan bir kamu ideolojisinin kurulmasına daha fazla meşruiyet ve kaynak sağlarlar. Bu nedenle, çok az sayıda eğitimli insanın öğrenimleri sırasında Ludwig von Mises adını duymuş olması şaşırtıcı değildir.

İtibari Dünya Düzeni

1971 yılında ve sonrasında yaşananlar hakkında çok şey yazılıp çizildi. Tam da bu yılda, Amerikan halkı ve küresel olarak Federal Rezerv’e bağımlı olan herkes tam bir itibari para deneyine maruz kalmıştır. Bu itibari dünya düzeninin inşası hakkında daha kapsamlı bir çalışma için okuyucunun Hans-Hermann Hoppe’nın “Banking, Nation States, and International Politics” adlı makalesini okumasını tavsiye ederim.

İtibari dünya düzeni özellikle devletleri güçlerini yalnızca askerî işgal yoluyla değil, aynı zamanda parasal emperyalizme girişerek de genişletmeye teşvik etmektedir:

Topraklarını askerî yöntemlerle genişletmek bir devletin doğal çıkarınadır ve bu nedenle devletlerin bir araya gelmesi yönünde bir eğilim beklenmelidir. Aynı zamanda “parasal emperyalizm”, yani kalpazanlık gücünü daha geniş topraklara yaymak da bir devletin çıkarınadır; dolayısıyla dünya çapında tek bir kâğıt para birimine doğru bir eğilim beklenmelidir. Her iki çıkar ve eğilim birbirini tamamlamaktadır. Bir yandan, uluslararası bir kalpazanlık karteli yönünde atılacak herhangi bir adım, askerî hâkimiyet ve hiyerarşinin tesis edilmesiyle tamamlanmadığı takdirde başarısız olmaya mahkûmdur. Dış ve iç ekonomik baskılar karteli patlatma eğiliminde olacaktır. Ancak askerî üstünlükle birlikte bir enflasyon karteli mümkün hâle gelir. Öte yandan, askerî hâkimiyet böyle bir karteli mümkün kıldığında, hâkim devlet daha fazla savaş ve fetih olmaksızın sömürü gücünü diğer topraklar üzerinde genişletebilir. Aslında kalpazanlığın uluslararası kartelleşmesi, hâkim devletin savaş ve işgal yoluyla elde edemediklerini daha sofistike (yani daha az görünür) yollarla elde etmesini sağlar.

Bireylere yönelik açıdan bakıldığında, itibari banka hesapları tamamen siyasî heveslere dayalı olarak rutin bir şekilde kapatılmakta ve bloke edilmektedir. Bazı tüccarlara ve bazı ülkelere yapılan ödemelere, işlemin kendisi yasal olsa bile, genellikle izin verilmemektedir. Kişinin kendi parasına erişimine izin verilmesi söz konusu değildir.

Tüm bunlara rağmen, ekonomideki mevcut teknolojik kapasite göz önüne alındığında, piyasa tercihini yine de altından yana kullandı. Ancak aynı tercih ekonomiyi kalpazanlığa karşı savunmasız bıraktı. Altının para olarak kullanılabilmesi için gerekli olan üçüncü taraflar aynı zamanda itibari dünya düzenini de mümkün kılmıştır. Önemli bir teknolojik ilerleme olmadan, kamuoyu desteğini kazanmak bir yana, yerine sağlam bir şey koymak bile mümkün olamazdı.

Bitcoin Bunu Düzeltir

İndeks verilerinizin güvenli olduğundan emin olmanın tek yolu kendi doğrulama ve indeksleme işlemlerinizi yapmaktır.

Satoshi Nakamoto[10]

2009 yılına gelindiğinde ekonomi dijital devrimin içine iyiden iyiye girmişti. Hash ağaçları, açık anahtar kriptografisi, P2P ağı ve SHA-256 gibi bir dizi kilit teknoloji benimsenmiş ve yaygınlaşmıştı.[11] Satoshi Nakamoto mahlaslı parlak zekâ sahibi bir programcı bu teknolojileri bir araya getirerek Bitcoin’i yarattı.

Bitcoin, mükerrer/çifte harcama sorunu olarak adlandırılan sorunu merkezî bir otorite olmadan çözmektedir. Günümüz itibari para birimleri ve bunlara dayanan ödeme altyapısı ve diğer dijital para birimleri de dâhil olmak üzere mevcut diğer tüm dijital para sistemleri, aynı para birimlerinin iki kez harcanmadığından emin olmak için parasal bir defterin gerçek geçmişini korumak ve dikte etmek için merkezî bir otoriteye ihtiyaç duyar. Bitcoin bunun yerine hesap defteri tutma (muhasebe) işlemini merkezsizleştirir ve defterin gerçek geçmişi hakkında bağımsız hesap tutucular arasında fikir birliği sağlamak için bir iş kanıtı sistemi kullanır.

Bir Bitcoin tam düğümü bağımsız bir muhasebecidir. Bitcoin ağına bağlanır, tüm hesap defteri geçmişini indirir ve alınan her bloğu ve işlemi benimsenen Bitcoin kurallarına göre doğrular.[12]

Her bir tam düğüm bağımsız olarak kendi yazılım örneklemesine ve buradaki kurallara göre çalışır. İşlem girdileri kriptografik olarak doğrulanmış özel anahtar veya anahtarlarla imzalanmalıdır. Bu girdiler geçerli işlem çıktılarına kadar izlenebilir olmalıdır. Girdilerin toplam değeri çıktılarınkinden büyük veya eşit olmalıdır.

Ayrıca, bloklar girdileri daha önce harcanmamış geçerli işlemlere sahip olmalıdır. Önceki geçerli bir bloğa geri dönen bir işaretçi içermelidirler. Belirli bir işlemsel zorluğun kısmî hash çarpışmasına izin veren ilişkili bir iş ispatı koduna (proof-of-work nonce) sahip olmalıdırlar. Yalnızca tek bir kazı işlemini (coinbase transaction) içermelidirler; bu işlemin bir girdisi olmamalıdır, ancak mevcut blok sübvansiyonu artı işlem ücretlerinden daha büyük olmayan bir çıktıya sahip olmalıdır.

Bir işlem veya blok bir Bitcoin düğümüne her ulaştığında otomatik olarak kontrol edilen daha birçok kural vardır.[13] Birlikte, tam düğüm, evrendeki diğer herkesten bağımsız olarak, kendi seçtikleri ağ parametrelerinin belirli bir yapılandırmasına dayalı olarak kullanıcının iradesini temsil eden otomatik bir defter tutucu görevlendirir.

Bitcoin ağı, tam bir düğümün tek bir internet bağlantısı dışında dünyanın geri kalanıyla bağlantısı kesilmiş bir sığınakta çalışabileceği şekilde tasarlanmıştır.[14] Bir tam düğüm, geçerli bir blok veya işlem olduğunu iddia eden aldığı herhangi bir veriyi kendisi için değerlendirebilir. İş ispatı, tam düğümün verileri düzgün bir şekilde sıralamasını sağlar. Tam düğümün mutabakata geri dönmek için blok zincirinin kopyasını tam olarak nasıl yeniden düzenleyeceğini bilmesi için daha zor bir iş ispatı içeren tek bir blok yeterlidir. Bir tam düğümün yalnızca kötü niyetli düğümlere bağlanmış olduğu bir tutulma saldırısı (eclipse attack), yalnızca bu düğüm farklı bir hikaye anlatan 80 baytlık tek bir blok başlığı yükü almayı başarana kadar kendini sürdürebilir. Tam düğüm, bir bloğu ve işlemleri aldıktan ve verileri doğruladıktan sonra, Bitcoin ağının durumunu artık kesin olarak bilir.

Bir Bitcoin tam düğümü bir kesinlik makinesidir. Bir kullanıcı bir tam düğümü çalıştırdığında, Bitcoin’in varlığından önce hiçbir insanın sahip olmadığı bir parasal ağ hakkında kesinlik seviyesine sahip olur. Diğer tüm parasal teknolojiler belirsizliklerle doludur. Bitcoin bunu düzeltir.

Bitcoin’in temel mühendislik amacı mükerrer/çifte harcama (double-spending) ve ihraç (issuance) olmak üzere iki sorunu çözmektir. İlki iş ispatı zaman damgası ile çözülmüştür. İkincisi ise zorluk ayarlaması ve kazı işlem gereksinimleri ile çözülmüştür. Göreceğimiz gibi, bu iki sorunu çözmek ve bunları Bitcoin’in yaptığı gibi çözmek, tekelci siyasî amaçlar için sömürülen önceki para teknolojilerinde belirsizlikler yaratan güvenlik açıklarını kapattı.

Paranın devlet tarafından kontrol edilmesine yönelik ilk adım, madeni paraların doğrulanması için güvenilir bir model sunmak amacıyla para basımını tekelleştirmekti. Bitcoin bunu, bir birimin geçerliliğinin otomatize ve anında kontrol edildiği kriptografik açıdan güvenli bir defter (ledger) sunarak düzeltti. Bir düğüm çalıştırmak, bir kullanıcının tüm birimlerin arzının ve kalitesinin matematiksel olarak sağlam olmasını sağlamasına olanak tanır. Bitcoin’in arzı, kazı işlemi ve iş ispatı zorluk şartları için katı sübvansiyon kuralları ve zorluk ayarlaması ile program tarafından yönetilir. Yeni çıkarılan Bitcoin birimlerinin alıcıları, sadece eriyik değerlerinden daha yüksek bir fiyatta coin üretmek için yasal bir tekele sahip olduklarından değil, güçlü rekabet unsurlarına tâbi olarak uygun maliyetli enerji ve donanım kaynakları bulmaya devam edebildikleri ölçüde kâr elde edebilirler. Bitcoin senyorajı düzeltir.

Paranın devlet tarafından kontrol edilmesine yönelik ikinci adım ise emtia para biriminin kendisi yerine para ikamelerinin kullanılmasını teşvik etmekti. Bu, özünde kötü niyetli değildir, çünkü saklama ve taşıma maliyetleri ve bölünebilirlik eksikliği nedeniyle çok pahalıya mal olacak işlemlerin, para ikameleri sayesinde kolayca gerçekleştirilebilmesi mümkündür. Bununla birlikte, para birimini elinde bulunduran bankanın karşı taraf riski taşımasına neden olur ve kullanıcıların emtiayı itfa için hazır bulunduracaklarına güvenmelerini gerektirir.

Oysa Bitcoin’in depolama ve taşıma maliyetleri altından çok daha ucuzdur. Bitcoin’in depolanması sadece temel olarak 256 bit özel anahtarın saklanabilmesini gerektirir. Bitcoinin anahtarlarını saklama maliyeti Bitcoinin değerinden bağımsızdır, dolayısıyla anahtarlar ister birkaç satoshi ister birkaç bin Bitcoin tutsun, bu durum aynen geçerlidir. Saf yazılım ve bilgi olarak, yenilikçi depolama yöntemleri benimsenebilir. Diğer tüm yerleşik para birimleri, ilgili ünitelerin merkezî bir kasaya ya da deftere yerleştirilmesini gerektirirken, Bitcoin tam düğümleri çoklu imza işlemlerinin kullanımını tanıyarak çoklu yetki alanına sahip olabilen merkezsiz depolamaya izin verir. Anahtarlar kullanıcının kendi hafızasında da saklanabilir, bu da depolamanın fiziksel bir konum gerektirmemesini sağlar, böylece siyasi belirsizliğe karşı bir koruma olarak faydalı olabilir. Bitcoin ayrıca fazladan fon yatırmak için bir banka kasasının açılmasını gerektirmez.

Nakliye ve mutabakat, dijital itibari para da dâhil olmak üzere mevcut tüm parasal ağlardan çok daha ucuzdur, çünkü dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi iki anahtar arasında herhangi bir zamanda nispeten düşük bir ücret karşılığında gerçekleşebilir. Mutabakat bir saat içinde ya da Lightning Network kullanılarak anında gerçekleşebilir. Altının bölünebilirliğinin sınırlı olması, para ikamesi olmadan küçük miktarlarda altınla işlem yapmayı zorlaştırırken, Bitcoin, özellikle sub-satoshi miktarlarına (1 satoshi’den de az miktarlara) izin veren Lightning Network ile küçük miktarlarda kolayca alınıp satılabilir. Ek olarak, Bitcoin temel para birimi ile işlem yapmanın maliyeti yalnızca veri tüketimine dayalıdır, bu nedenle Bitcoin’in değeri, doğası gereği muazzam derecede yüksek maliyetlere maruz kalmadan sonsuza kadar ölçeklenebilir.

Tam bir düğüm çalıştırmak, kullanıcının kendi kendisinin bankası olmasını sağlar, böylece üçüncü taraf bankaların banknot basmasına doğal olarak gerek kalmaz ve kişi bilerek karşı taraf riskini üstlenmeye karar vermedikçe herhangi bir kalpazanlık veya çifte harcama sorununun ortaya çıkmasını önler. Örneğin bir borsada para ikamesinin devreye sokulması, parayı sistemik düzeyde etkilemez, sadece bu ikamenin yerel kullanıcılarını etkiler. Lightning Network gibi ikinci bir katmanın bir para ikamesi olarak düşünülebileceği durumlarda, bir kullanıcı kendi tam düğümünü muhafaza edebilir ve her birim kriptografik olarak gerçek temel paraya bağlanır, bu da her işlemin kendi Bitcoin tam düğümünün muhasebesine göre geçerli olmasını sağlar. Temel paranın ve belirli para ikamelerinin bağımsız olarak doğrulanabilir şekilde hesaplaşmasına yönelik daha yüksek beklentilerle, kullanıcılar üçüncü taraf hizmetlerinden çok daha yüksek beklentilere ve daha katı taleplere sahip olabilir ve piyasa sürecinde hızla düzeltilecek kötü davranışları tespit etmek için daha fazla araç kullanabilir.

Bu aynı zamanda temel paranın sansüre dirençli bir şekilde arayüzlenmesine de olanak tanır. Tamamen itibari bir bankacılık sisteminde, tüm ödemeler para ikamelerine dayanır ve işlemleri engelleyebilen ve hesapları kapatabilen karşı tarafların varlığını gerektirir. Bitcoin kullanıcıları kendi bankaları olarak işlemleri istedikleri gibi yayınlayabilir ve yeterince büyük bir ücret ödendiğini varsayarsak, bir madenci yeterli iş ispatı ile işlemi bir bloğa dâhil edebilir ve bu da aynı kural setini paylaşan herhangi bir düğümdeki blok zincirini günceller. Bir düğüm çalıştırdığınız takdirde, ödemenin başarılı olduğunu diğer tüm işlemlerle aynı kesinlikte doğrulayabilirsiniz.

Bir Bitcoin tam düğümünün bir sığınakta bile çalışabilmesi beklendiğinden, Bitcoin’in pazarlanabilirliği geriye dönük uyumlu yazılım üretimine yönelmektedir. Eğer kurallar geriye dönük olarak uyumsuz bir şekilde değişirse, bir kullanıcının ağ ile senkronize olmak istediği her seferde doğru yazılım ve kuralları elde etmek için güvenilir bir yazılım kaynağına danışması gerekecektir. Geriye dönük uyumluluğa yönelik bu güçlendirme eğilimi, düğüm operatörleri için ağ hakkındaki bilgilerinin, özellikle de kendi bakiyelerinin ve coinlerini harcama kabiliyetlerinin bozulmadan kalacağına dair bir kesinlik yaratır. Aynı şey, uyandıklarında paralarına artık erişemediklerini ve genellikle hiçbir itirazda bulunamadıklarını fark eden itibari para sistemi kullanıcıları için söylenemez.

Son olarak, bir Bitcoin tam düğümü çalıştırmak, kimlik bilgilerinin üçüncü taraflarla paylaşılması üzerinde daha fazla bireysel kontrol kesinliği yaratır. Bitcoin ağının kendisi takma isimle çalışır, ancak ticaret bağlamında, adreslerin sahipliği hakkında bilgi paylaşılabilir, bu da kimliği, bakiyeleri ve Bitcoin’in nasıl saklandığını ortaya çıkarabilir. Tam bir düğüm kullanarak, bir kullanıcı, ağ ile bağlantı kurmak için paylaşılması gereken bilgileri azaltır ve böylece kötü aktörler tarafından kendilerine karşı kullanılabilecek belirli bilgilerin kamuya açıklanması konusunda daha az endişe duyabilir.

Bitcoin’in bağımsız sahiplik ve doğrulamaya izin verecek şekilde tasarlanmış yeni ve çığır açan mimarisi, altının merkezîleşmesine yol açan temel sorunları tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bitcoin parayı düzeltti ve şimdi bunu anlamaya çalışmak sadece bireylere kalmış durumda.

Bitcoin Düğümleri ve Metodolojik Bireycilik

Avusturya İktisat Okulu, metodolojik bireyciliği iktisat teorisini anlamaya yönelik araçlarından biri olarak kullanmaktadır. Bazı düşünce okulları bir grubun kendi iradesine sahip olabileceğini savunurken, Avusturyalılar bu grubun kendisinin, eylemlerini analiz edebileceğimiz bireylerden oluştuğunu kabul eder. Ludwig von Mises şöyle yazar:

Öncelikle tüm eylemlerin bireyler tarafından gerçekleştirildiğini anlamalıyız. Bir kolektif her zaman, eylemleri ikincil kaynak olarak kolektifle ilişkili olan bir ya da birkaç bireyin aracılığı ile işler. Eylemin karakterini belirleyen, eylemde bulunan bireylerin ve eylemlerinden etkilenen herkesin bir eyleme atfettikleri anlamdır. Bir eylemi bir bireyin eylemi olarak, diğer bir eylemi ise bir devletin ya da belediyenin eylemi olarak işaretleyen anlamdır. Bir suçluyu idam eden devlet değil cellattır. Celladın eyleminde devletin bir eylemini fark etmek işte bu eylemden endişelenenlerin anlamıdır. Bir grup silahlı adam bir yeri işgal eder. Bu işgali oradaki subaylara ve askerlere değil, onların ulusuna yükleyen, bizzat suça karışanların anlamıdır. Eğer bireylerin gerçekleştirdiği muhtelif eylemlerin anlamlarını araştırmayacaksak, kolektifin tamamının eylemleri hakkında her şeyi öğrenmeliyiz. Sosyal kolektif için, bireysel üyelerin eylemlerinin dışında bir mevcudiyet ve gerçeklik yoktur. Kolektifin hayatı vücudu oluşturan bireylerin eylemlerinde yaşar. Bireylerin eylemlerinin etkili olmadığı hiçbir toplumsal kolektif tasavvur edilemez. Toplumsal bir bütünün gerçekliği, bireylerin belirli eylemlerini yönlendirmesi ve serbest bırakmasından ibarettir. Dolayısıyla kolektif bütünlerin kavranmasına giden yol, bireylerin eylemlerinin analizinden geçer.[15]

Bitcoin’de de durum böyledir. Bitcoin ağının kendi iradesi yoktur. Bu ağ, paylaşılan bir dizi ağ kuralına göre bireysel olarak çalışan Bitcoin kullanıcılarından oluşan bir koleksiyondur. Herhangi bir birey bir dizi kuraldan birini ya da diğerini seçmekte özgürdür ve ağın kendisi bu kuralların ne olduğu konusundaki fikir birliği ile tanımlanır. Herhangi iki veya daha fazla bilgisayar arasındaki herhangi bir TCP/IP ağı bir internet olmakla birlikte, İnternet dediğimiz devasa şey de yalnızca tek bir TCP/IP ağıdır. Benzer şekilde, herhangi bir Bitcoin düğümleri ağı bir Bitcoin ağı olmakla birlikte, Bitcoin dediğimiz devasa şey de yalnızca tek bir ağdır.

Bir birey bir Bitcoin düğümü çalıştırdığında, hiçbir istisnaya izin vermeyen sağlam bir yazılımla somutlaştırılmış Bitcoin kurallarının ne olması gerektiğine dair iradesini ifade etmiş olur. Düğümü saf kişisel çıkarlar dışında herhangi bir nedenle açmaları gerekmez. Düğüm, ek bir düğümün belirli bir güvenlik ölçütüne katkıda bulunduğu altruistik bir anlamda ağa güvenlik katmak için tasarlanmamıştır. Bunun yerine, ağa, kullanıcısının alacağı ve harcayacağı bir Bitcoin birimini tanımlayan bir ifade eklerler.

Kullanıcılar yalnızca kişisel olarak önemsedikleri kurallara göre seçim yapmazlar. Bir kullanıcı, ağ parametrelerinin belki daha büyük bir blok boyutu limiti veya yeni bir işlem türü içeren şekilde biraz daha farklı olmasını isteyebilir. Bunun yerine, en değerli ekonomik ticareti yapmalarını sağlama olasılığı en yüksek olan şeye dayalı olarak düğümlerini nasıl oluşturacaklarını seçerler. Arzu ettikleri bir özellik kendilerine fayda sağlayabilecek olsa da ve hatta bu özelliği daha iyi anlamış olsalar başkaları da bu özelliği arzu edebilecek olsa da, eğer bu özelliğin hayata geçirilmesi kendilerine değerli ekonomik ticaret için en fazla kapasiteyi sağlayan ağ ile mutabakata varmalarını engelleyecekse, böyle bir değiş tokuşu kabul etmeyi seçebilirler.

O hâlde ağın güvenliği sadece bir düğümün çalıştırılmasına değil, Carl Menger’in tanımladığı gibi pazarlanabilirliğe dayanmaktadır. Daha fazla insan yalnızca belirli bir ağ kuralları setine sahip düğümleri çalıştırmayı ya da bunlarla arayüz oluşturmayı tercih ettikçe, bu ağ ekonomik ticaret için daha fazla kapasite kazanır. Ağ ekonomik ticaret için daha fazla kapasite kazandıkça, daha fazla insan bu kuralları ifade eden düğümlerle çalışmayı ya da arayüz oluşturmayı seçecektir. Bu geri bildirim döngüsü, insanların piyasa ihtiyaçlarına en iyi şekilde hizmet eden kuralları güçlendirmeye devam eder.

Bu pazarlanabilirlik, ekonomiye çeşitli fiyatlar aracılığıyla bildirilir. Bitcoin birimlerinin fiyatı buna bir örnektir. Daha pazarlanabilir bir ağ daha fazla talep göreceğinden, söz konusu ağdaki birimler daha pahalı olacaktır. Ampirik olarak, BTC’deki bir UTXO’dan (Unspent Transaction Output; Harcanmamış İşlem Çıktısı) gelen birimlerin, diğer çatallardan herhangi birindeki aynı UTXO’dan gelen birimlerden bile daha büyük siparişler için satıldığını görüyoruz. Bir başka örnek de madencilik (hash) zorluğudur. “Bitcoin” ağındaki birimler daha değerli olduğundan, madenciler ödül kazanmak için daha fazla hesaplama çabası harcamaya isteklidir. Bir kez daha, ampirik olarak, BTC’nin zorluğunun çatallarınınkinden daha büyük olduğunu görüyoruz.

Ortaya çıkan şey, StopAndDecrypt’in dediği gibi, “aşılmaz bir doğrulama kalesi”dir. Daha fazla ekonomik faaliyet bir kural seti tarafından tanımlandıkça, bu kurallarla çelişen işlemlerin ve blokların daha azı ağa girebilmektedir, çünkü bunlar düğümler tarafından reddedilmekte ve diğer düğümlere bile iletilmemektedir.[16] Önce binlerce, sonra milyonlarca aktörün bireysel seçimlerinden, aşırı önyargıyla defter tutan tek bir Bitcoin ağı, genel kabul gören değişim aracı ve protokolü olarak ortaya çıkmaktadır. E pluribus unum.

Bitcoin Opsiyonel Değildir

Bitcoin düğümleri dışında bir Bitcoin ağı yoktur. Kendi tam düğümünü çalıştırmayanlar başkasının tam düğümünü kullanmaktadır. Bir kişi başkasının tam düğümünü kullandığında, o kişinin tam düğüm hakkındaki beyanatına güvenmiş olur. Düşündüğünüz şekilde Bitcoin ile etkileşim kurduğunuzu bilmenin tek yolu tam bir düğüm çalıştırmaktır.

Özel anahtarlara sahip olmak, bir kişinin bireysel mülkiyete sahip olmasını sağlamak için yeterlidir, ancak bu coinlerin gerçekten var olduğundan yalnızca bir düğüm ile emin olabilir. Yalnızca bir düğüm arayüzü aracılığıyla, anahtarlarıyla ilişkili adreslerin UTXO’ları aldığını bilebilir. Spesifik olarak, yalnızca bir düğüm arayüzü aracılığıyla, ağda UTXO aldıklarını düşündüğü adresleri bilebilir. Anahtarlar, ağ ile ilişkileri hakkında bilgi sahibi olmak için tam bir düğüme gereksinim duyar.

Bitcoin’in sağladığı satılabilirlik kapasitesi başka hiçbir parasal teknoloji ile kıyaslanamaz. Bir itibari para sisteminde özel anahtarların bir anlamı olmadığı gibi, itibari para ağının da böyle sağlam bir denetimi yoktur. Bitcoin’in sağladığı güvencelerden faydalanmak isteyen herhangi bir piyasa aktörü, spesifik bir dizi belirsizliğe karşı korunmak istiyorsa Bitcoin ağında yer almalıdır. Kişi yalnızca Bitcoin anahtarlarına sahip olarak ve bir Bitcoin tam düğümü çalıştırarak sahiplik, kıtlık ve sansüre karşı direnç gibi gerçek güvencelerle faaliyet gösterebilir.[17] Bu durum hem El Salvador’daki yoksul bir çiftçi için hem de Federal Rezerv dâhil dünyanın en zengin kişi ve kurumları için geçerlidir.

Bitcoin Dünya Düzeninin Kurulması

İtibari para temelli bir devletin Bitcoin’e ilgi duyması çelişkili görünse de, metodolojik bireyciliğin uygulanması, devletin kendisinin büyük bir monolitten ziyade bireylerden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Devleti oluşturan bireylerin hâlâ kendi parasal ihtiyaçları ve çıkarları vardır. Bitcoin’in devlet gücünü sınırlayabileceği durumlarda bile, bireylerin kendileri fayda sağlayabilir ve bu da onları Bitcoin’e saldırmakla daha az ilgilenir hâle getirebilir.[18] Devletler ve süper güçler birbirleriyle anarşi hâlinde kalmaya devam ederler.[19] Hâlâ ticaret yapmaya ya da diğer uluslarla rekabet etmeye ihtiyaç duyabilirler. Para basma gücüne sahip olmayan daha küçük uluslar, El Salvador’da görüldüğü gibi, uzun vadeli bir avantaj ve bağımsızlık kazanmak için Bitcoin’e yönelebilirler. Ticaretin ve birikimlerimizin belirsizliklerle karşı karşıya kalabileceği her yerde, buna karşı koruma sağlayabilecek bir parasal varlık arzu edilir. Öyleyse, devletler Bitcoin’e karşı bir husumet beslese de, her şeye kadir olmadıklarını ve tıpkı bizim gibi değişen bir ekonomiyi ve teknolojik atılımları takip etmek zorunda olduklarını da görebiliriz. Bitcoin gerçekten de küresel bir rezerv para birimi hâline gelebilirse, Federal Rezerv’in de sıradan bir “toksik Bitcoin pleb”i gibi kendi tam düğümüne ve Coldcard’ına ihtiyacı olacaktır.

Bu, en zayıfından en baskınına kadar dünyanın her yerindeki her devletin yarın Bitcoin’e boyun eğeceği anlamına gelmiyor. Bu basitçe bize parasal rekabette salt kaba kuvvetten daha fazlasının söz konusu olduğunu gösteriyor. Parasal rekabeti tartışırken, Bitcoin’in küresel bir rezerv para birimi olma yönündeki ekonomik potansiyeli hakkında başka yerlerde çok şey yazıldı,[20] ancak Bitcoin’in ideolojik büyüme potansiyeli hakkında pek az şey söylendi.

Temelde Bitcoin üç sorunu ademimerkeziyetçi bir şekilde çözmektedir: açık anahtar kriptografisi yoluyla sahiplik, iş ispatı zaman damgası yoluyla çifte harcama ve iş ispatı zorluk ayarlaması yoluyla ihraç. Sistem aşırı kötü niyetli düşünme olasılıkları esas alınarak inşa edildiğinden, herhangi bir başarılı saldırı Bitcoin sistemi için ölümcül bir kusur olarak kabul edilir. Ancak bu sorunlar, devlet kamulaştırması ve kalpazanlık gibi daha büyük sorunların yalnızca alt kümeleridir. Bitcoin, sorunların önemsiz versiyonlarına karşı savunmasını her güçlendirdiğinde, sorunların en iğrenç versiyonlarına karşı da savunma geliştirmiş olur.

Mevcut ya da gelecekteki, teknik ya da ideolojik herhangi bir saldırgan, karşısında savunma mekanizmalarını çoktan oluşturmuş bir sistem bulacaktır. Bitcoin’i öldüremeyen her saldırı, ağın geri kalanına buna ve gelecekteki benzerlerine karşı nasıl daha iyi savunma yapılacağını öğretmekten başka bir işe yaramaz. Hiçbir karma (hash) gücü geçersiz bir bloğu ağa zorla sokamaz, bu nedenle SegWit2x savunucuları hard fork zinciri çıkarmakla tehdit ettiklerinde, daha fazla Bitcoin kullanıcısı başkasınınkinden ziyade kendi düğümlerine güvenmenin önemini öğrendi.[21] Borsalar hacklendiğinde veya kredi veren platformlar tasfiye edildiğinde, daha fazla Bitcoin kullanıcısı kendi anahtarlarını tutmanın önemini öğrendi. Bunlar, paraları hakkında daha fazla kesinliğe sahip olmak gibi ihtiyatlı ekonomik nedenlerle yapıldı, ancak aynı zamanda aynı saldırıları daha büyük ölçekte yapmak isteyen daha büyük aktörlere karşı savunmayı da güçlendiriyor.

Bu arada Bitcoin, yüzyıllardır insanoğlunun peşini bırakmayan belirsizlikleri hafifletmek için benzersiz bir şekilde becerikli ve satılabilir bir para teknolojisi ortaya koymakta ve onu giderek artan internet bağlantılı bir çağ için daha da uygun kılan olasılıklar sunmaktadır. Buna ek olarak, saf yazılım olması nedeniyle Bitcoin daha da kabiliyetli hâle gelmiştir ve bunu yapmaya devam edeceğini vaat etmektedir. Sorunsuz bir işlerliği olan paraya ihtiyaç duyan herhangi bir piyasa aktörünün, yani gelişmiş bir iş bölümündeki herhangi bir aktörün, Bitcoin’e ihtiyacı vardır. Bitcoin’in yaygınlaşıp benimsenmesi devam ettikçe, daha fazla insan ağa daha fazla önem atfetmeye başlayacak, bu da her katılımcının kendi kendine egemen katılım yoluyla sunulan çözümler konusunda daha fazla ciddiyet göstermesini ve gelecekteki saldırılara karşı olası güvenlik açıklarını gidermesini teşvik edecektir.

Sonuç olarak, iyi paraya ihtiyacı olan herkes Bitcoin’e yönelir ve Bitcoin’e yönelen herkes de Bitcoin’i savunmaya yönelir. Ekonomik büyüme ile Bitcoin’i güvence altına alma ve savunma isteği iç içe geçmiş durumdadır. Jeffrey Rogers Hummel, “The Will To Be Free: The Role of Ideology in National Defense” (Özgür Olma İradesi: Ulusal Savunmada İdeolojinin Rolü)[22] başlıklı harikulade makalesinde, gelecekteki varsayımsal devletsiz bir toplumun dış saldırılara karşı savunmayı nasıl sağlayacağı sorusunu şöyle ele almaktadır:

Yerel hükümeti (barış içinde ya da zorla) devirme eylemini gerçekleştirebilen eski tebaa, kendilerini yabancı hükümetlerden korumak için güçlü araçlar da geliştirmiş olacaktır. Kendi devletlerinden özgürlüklerini kazanmalarını sağlayan aynı toplumsal mutabakat, aynı kurumlar ve aynı ideolojik sorumluluklar, boşluğu doldurmaya çalışan diğer devletlere karşı savunma yapmak için kendiliğinden hazır olacaktır.

Bitcoin’in büyümesinin her adımında, yeni bir dizi birey dünyada karşılaştıkları belirsizlikleri ölçmek ve Bitcoin’in sorunlarını çözüp çözemeyeceğini değerlendirmek zorundadır. Bu nedenle, ilk başta kabul etmeseler bile, herkes tam bir düğüm ve özel anahtarların gözetimini gerektiren Bitcoin egemenlik statükosundaki herhangi bir değişikliği “Bitcoin mi yoksa shitcoin mi?” merceğinden tartışmaya başlamalıdır. Bitcoin, parasal amaçlar için hangi varlığın seçileceğine dair saf ekonomik tartışmalarda yönlendirici ve bağlayıcı bir işlev kazanır. Herhangi bir nedenle Bitcoin’i seçmeye başlayanlar, kendilerini zorunlu olarak Bitcoin’i tam da olduğu gibi tutma kararlılıklarını güçlendiren bir yola girerken bulurlar ki bu da doğası gereği her türlü çifte harcamaya ve kalpazanlığa karşı örtük veya açık bir duruştur.

Bitcoin’i benimseyenler, birikimlerinin satın alma gücünde uzun vadede çarpıcı bir artış görürler. Paralarının ve parasal ağlarının durumu, değeri, birikimlerine erişimleri ve nakde çevirme kabiliyetleri konusunda kesinliklerini arttırırlar. Her büyüme, başkaları için güvenilirliği artırmaya hizmet eden bir başarı sinyali verir ve her basamaksal büyüklük artışı, çok daha büyük olmasa da eşit bir kapasite sinyali gönderir. Tek bir kullanıcıyla başlayan bu süreç, binlerce düğüm, yüz milyarlarca dolar değer ve tüm ulus devletlerin dâhil olduğu küresel bir ağa yol açmıştır. Artık “Bitcoin mi, shitcoin mi?” sorusunun tek bir cevabı kalmıştır.

Sahiplik, çifte harcama ve ihraç konularını tüm saldırı seviyelerinde çözmek için gerekli zemini hazırlayan Bitcoin ağının, insanları ona para olarak değer vermeye teşvik edecek kadar ekonomik anlamda güçlenmesi gerekmiştir. Ve Bitcoin’in küresel bir rezerv para birimi hâline gelecek kadar bu saldırılara dayanma kapasitesi, böyle bir düzeni sürdürmek için anahtarları elinde tutan ve tam düğümleri çalıştıran yeterli sayıda insanı gerektirmiş olmalıdır.

Dünya Barışı için Bir Bitcoin Stratejisi

Tüm boyutlarıyla satılabilirlik açısından üstün bir parasal teknoloji üzerine inşa edilmiş yeni bir küresel rezerv para birimi yaratıldığında, insanlık temelde daha iyi bir ekonomik işletim sistemine terfi etmiş olacaktır. Altının eksiklikleri giderilmiş ve güvenilir üçüncü taraflara gerek kalmadan itibari paranın kolaylıkları ve faydaları benimsenmiş olacaktır. Daha yaygın ve daha fazla işbirliğine dayalı bir iş bölümü sayesinde ekonomi daha hızlı büyüyecek ve bu da Bitcoin’in teknolojik yeteneklerini güçlendiren başka yazılım inovasyonları ile daha da pekiştirilebilecektir.

Böyle bir gelecek dünyasında, Bitcoin’e olan bağımlılık zorunlu olarak artacak ve ekonomideki aktörleri Bitcoin’in güvenliğini sağlamak için gerekeni yapan bir kültüre angaje edecektir.

Çifte harcama ve kalpazanlık için daha fazla kapasitenin olmamasıyla, devletin para üzerindeki tekeli sona erecektir, çünkü hiç kimse onların hizmetlerine talep göstermeyecektir. Servetin yeniden dağıtılmasına yönelik en kârlı araçları ortadan kalkınca, kaynakların üretken girişimlerden giderek daha az hortumlanmasıyla ekonomide daha fazla üretkenlik yaratılacaktır. Aynı kaynaklar, bu kaynakları yeniden dağıtımın kendisine ideolojik destek yaratmak için kullanan kişi ve kurumlara yeniden dağıtılmadığından bu büyüme daha da artacaktır. Savaş maliyetlerinin artık doğrudan ödenmesi gerektiği için askerî işgaller azalacak ve hiçbir insan bir shitcoin’i benimsemeye istekli olmayacağı için parasal emperyalizmin bir amacı kalmayacaktır.

Daha önce girişimlerini kalpazanlık ve enflasyon yoluyla finanse etme eğiliminde olanlar artık faaliyetlerini yürütmek için alternatif bir mekanizmaya ihtiyaç duyacaklardır. Özellikle ekonominin üretken kapasitesi daha hızlı bir şekilde arttıkça, her bir Bitcoin biriminin artan satın alma gücü, herhangi bir enflasyon heveslisinin şimdi Bitcoin hodlingi yapmak ile mağlup olamayacak bir parasal sisteme karşı mücadele etmek arasında seçim yapması gerektiği anlamına gelmektedir.

Bitcoin’in Genesis Bloğu’ndan bu yana, insanlığın artık para gibi hayati bir aracı yönetmek için üçüncü taraflara güvenmesine gerek kalmadı. İnsanlar artık kendi düğümlerini yönetebilir ve kendi anahtarlarını ellerinde tutarak paraları üzerinde sürekli ihtiyatı koruyabilir ve uygun gördükleri şekilde kullanabilirler. Sanayi Devrimi, insanlığı Malthus tuzağından kurtardı. Bitcoin de kalpazanlığa kesin bir şekilde son vererek bizi itibari para tuzağından kurtarmıştır.


  1. Ludwig von Mises, “The Return to Sound Money” from The Theory of Money and Credit ↩︎

  2. Hans-Hermann Hoppe, “From the Malthusian Trap to the Industrial Revolution: An Explanation of Social Evolution” from The Great Fiction ↩︎

  3. George Reisman, Capitalism, s. 621. Ayrıca bkz: Thomas E. Woods, Jr., The Church and the Market, “Prices, Wages, and Labor” ve Thomas J. DiLorenzo, How Capitalism Saved America, “How Capitalism Enriched the Working Class”. ↩︎

  4. Mark Thornton, “Slavery, Profitability, and the Market Process” ↩︎

  5. Gelecekteki belirsizliğe karşı bir koruma olarak para hakkında daha fazla bilgi için bkz: Hans-Hermann Hoppe, “‘The Yield from Money Held’ Reconsidered”. Bir paranın kalitesinin satın alma gücünü nasıl etkilediği hakkında daha fazla bilgi için bkz: Philipp Bagus, “The Quality of Money”. ↩︎

  6. Ayrıca bkz: Carl Menger, On the Origins of Money ve Saifedean Ammous, The Fiat Standard. ↩︎

  7. Hans-Hermann Hoppe, “Banking, Nation States, and International Politics: A Sociological Reconstruction of the Present Economic Order”. Ayrıca bkz: Hans-Hermann Hoppe, “How is Fiat Money Possible?—or, The Devolution of Money and Credit” ve Murray N. Rothbard, “What Has Government Done to Our Money?” ↩︎

  8. Altın külçelerin gerçekten altından yapılıp yapılmadığını anlamak için gereken çalışmaları görmek için Chemistry World’den “The gold standard” bölümüne bakınız. ↩︎

  9. Louis Rouanet, “How Central Banking Increased Inequality” ↩︎

  10. 25 Kasım 2010 tarihinde Bitcointalk üzerinde yayınlandı. ↩︎

  11. Gwern Branwen, “Bitcoin is Worse is Better” ↩︎

  12. Budanmış bir düğüm, zaten doğrulanmış olan ve daha fazla doğrulama için gerekli olmayan verileri atabilir, ancak arşiv düğümleri kalıcı kayıt tutma için blok zincirinin tüm kopyalarını tutar. ↩︎

  13. Doğrulama işlemlerinin ve blokların daha ayrıntılı bir dökümü için bkz: Bitcoin Wiki’deki “Protocol Rules”. ↩︎

  14. Oleg Andreev, “Proof That Proof-of-Work is the Only Solution to the Byzantine Generals’ Problem”. Bitcoin ağına ek bağlantıların belirli saldırı türlerini önlemede avantajlı olacağını unutmayın. ↩︎

  15. Ludwig von Mises, Human Action, “The Principle of Methodological Individualism” ↩︎

  16. StopAndDecrypt, “Bitcoin Miners Beware: Invalid Blocks Need Not Apply” ↩︎

  17. Kendi tam düğümünüzü çalıştırmanın ve kullanmanın önemi hakkında Pieter Wuille tarafından yazılan bu Reddit gönderisine bakın. ↩︎

  18. Daniel Krawisz, “Bitcoin’s Shroud of Subtlety and Allure” ↩︎

  19. Alfred G. Cuzán, “Do We Ever Really Get Out of Anarchy?” ↩︎

  20. Bkz: “The SNI Mempool Crash Course in Political Economy”, Saifedean Ammous, The Bitcoin Standard, ve Vijay Boyapati, “The Bullish Cash for Bitcoin”. ↩︎

  21. Jonathan Bier, The Blocksize War ↩︎

  22. Hans-Hermann Hoppe’nın The Myth of National Defense: Essays on the Theory and History of Security Production adlı eserinde yeniden yayınlanmıştır. ↩︎


Translated by Fırat Kaan Aşkın


Read in English ve Français